Albert Einstein’ın 3 yaşına kadar konuşmadığını hatta 9 yaşına kadar istediklerini tam olarak söyleyemediğini, bu yüzden de ailesinin onu gerizekalı sandığını biliyor muydunuz? Öğretmenlerinden bir tanesi ailesine şu sözleri bile söylemiş; “Oğlunuz ileride ne olursa olsun, hiçbir zaman başarılı bir insan olamayacak!” Şimdi o öğretmenin karşısına geçip bu da sana kapak olsun demek oldukça keyifli olabilirdi. 1999’un sonlarında 100 ileri gelen fizikçiyle gerçekleştirilen milenyum oylamasında tüm zamanların en iyi fizikçileri arasında 1. sırayı alan Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile iki yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yaratmıştır. Peki Einstein’in farkı, sırrı neydi? Kendisi farkını şu sözlerle ifade etmiş; “Kendimin diğer insanlardan daha zeki olduğumu düşünmüyorum. Onlardan tek farkım hayal gücümü daha etkin kullanıyorum.” Bir diğer farkını da şu sözlerinden anlayabiliriz; “Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır.”
Neil Armstrong aya ilk ayak bastığında şu sözleri söylemişti; “Benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım.” Gerçekten de öyle… Yaptığı şeyin ne kadar büyük bir eylem olduğunun bilincindeydi. Tüm insanlığın, gökyüzüne her gece baktığında gördüğü o muhteşem ışık saçan objenin, aslında bir görüntüden ibaret olmadığını ve erişilebilir olduğunu kanıtladı. Ay, güneş ve yıldızlara tapan Sümerliler bu fotoğrafı görselerdi yeni tanrıları muhtemelen bu astronot olacaktı..
1955 yılında bir Arap olarak dünyaya gelen, dünyaya geldikten 1 hafta sonra evlatlık verilen, okul hayatını yarıda bırakan, kendi kızını yıllarca kabul etmeyen ve çok da fazla arkadaş canlısı olmayan bir adam. Bunları sıralayınca bu adamın hayatta başarılı olması zor gibi gözüküyor. Fakat bu adam teknolojik aletlere bakış açısıyla bilgisayar, müzik çalar ve telefon dünyasını alaşağı ediyor. Öyle ki dünya devi Pepsi-Co şirketinin CEO’suna iş teklifi yaparken şu soruyu soruyordu; “Hayatının sonuna kadar şekerli su mu satmak istiyorsun, yoksa benimle gelip dünyayı değiştirmek mi?” İşte bu adam Steve Jobs, 2011 yılında gözlerini dünyaya kapayana kadar yaptıkları ile gerçekten de dünyayı değiştirdi. Müzik dinleme şeklimizi, telefon kullanım alışkanlıklarımızı, bilgisayarlara olan bakış açımızı… Yaptığı şey bu karmaşık dünyaya getirmiş olduğu basitlik anlayışıydı. Temelinde “basitlik” anlayışı olan bir kullanıcı deneyimi yarattı ve bunu bir tasarım standardına dönüştürdü.
Bir müzisyen düşünün. Henüz 28 yaşındayken işitme problemleri yaşamaya başlıyor. Bu nedenden dolayı insanlardan uzaklaşıyor ve tam 21 yıl boyunca kimseyle iletişim kurmuyor. En güzel eserlerini işitme problemi yaşadığı yıllarda yazıyor. Hatta 9.senfoniyi tamamen sağırken besteliyor. 57 yıl süren yaşantısına eşsiz senfoniler yaratmayı başlayan Beethoven için Mozart şunları söylüyor “Bu çocuğa iyi bakın, bir gün bütün dünya onu tanıyacak” Hem de bunu Beethoven henüz 10 yaşındayken söylüyor. Dehasının altındaki azmi düşündükçe ona hayran olmamak elde değil gerçekten. Düşünsenize dinleyemeyeceğiniz besteler yaratıyorsunuz. Ve hepsi şaheser. Paylaştığım eseri yarattığı 32 sonat içerisinde en bilinmiş olanı ve benim de çok sevdiğim “Ayışığı Sonatı”
“Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.” 6 yaşında menenjitten ölen kardeşinden 3 sene sonra dünyaya gelen Salvador Dali’nin sözleri bunlar. Ölmüş kardeşine ikiz gibi benziyordu. Ailesi ona aynı ismi koymuştu: Salvador! Bu nedenden dolayı küçük bir despota dönüşmüştü. Ailesinin dikkatini çekebilme ve farklılığını ifade edebilmek için yapmadığı numara kalmıyordu. Histeri krizleri, Oscar’a aday oyunculuklar.. Sanırım hayal gücünün temelinde fark edilme arzusu yatıyor. Öyle ki, Dali sadece eserleriyle değil yaşam tarzı, kişiliği, düşünceleriyle ve farklı görünümüyle de dikkat çekmeyi başarmış bir ressamdır. Onu herkesten ayıran ve tüm dünya tarafından karakterize olmuş bıyığıyla ve sıra dışı tavrıyla dünya üzerinde bir ekol olmayı başarmıştır. Yukarıda ki en bilinen ve benim en sevdiğim eseri “Belleğin Azmi”
Onlar hayal eden, hayallerinin peşinden koşan ve hayatlarındaki zorlukları bahaneye dönüştürmeden azimle çalışıp, farklı yollar keşfeden ve yıllardır insanlara ilham kaynağı olanlar. Peki sizin bahaneniz ne? Verdiğiniz cevabı hemen bir kenara koyup hayallerinizin peşinde koşun ve çok çalışın.
Sevgiler.